Ümit Hassan

İki konu var. Bunların örtüşmesinden çok mutluluk duydu.

‘Konu’ların ilki Kıbrıs’tır. 1958 yılından, çok genç yaşından itibaren, yüreklerinde ‘Kıbrıs’ taşıyanların kitlesel dinamizmlerine tanık oldu. 1963’de yeni duygular boğazında düğümlendi.

1991’de geldi Ada’sına, ‘Dâvâ’nın hukukî bağlamında bir konuşma yaptı. 1993’e doğru, Suat Hoca’nın çağrısı şansı doğdu; hemen uyarak Yakın Doğu’lu oldu.

İkinci ‘konu’ ise boyalarla ve özellikle yağlı boya ile ilgilidir. Sosyal Tarih sayılabilecek ilginç bir hâtıra, 19 Mayıs İlkokulu’nun henüz 4. Sınıfında iken o dönem için müdhiş bir atılımla, okulda iki yıl sürecek yağlıboya resim kursları açılmıştır. Sıtkı Dost ve Ârif Tigin eliyle.

Gençlikte, ‘amatör’lerin de kabul edildiği mekânlarda bulundu; zamanın ressam ve heykeltıraşlarından bazılarıyla, onların müsamâhalarına sığınarak, 15-20 yaş farklara rağmen, ‘arkadaş’ oldu.

Bu dönemlerde, öğrenim, ve asıl, hayatın akışı sebebiyle boyalarıyla uzun süre içiçe yaşayamadı.

Hayatında belki en derin iz bırakan imkân, herzaman en büyük san’at tarihçesi olarak gördüğü Godfrey Goodwin’den iki yıl ders almak oldu. Dersler, resim san’atı üzerine odaklanmıştı. Bu büyük mimarlık tarihi ustasının resim alanında da vârolan eşsiz bilgilerinden nasiplenmeye çalıştı.

Kıbrıs ‘konu’sunun ‘tam zamanlı’ olmasıyla birlikte, arada bir boyalarıyla yine baş başa kalma fırsatı buldu. Ne yazık ki kesintilerle, tabiî. Meslek olarak yazı-çizi ve dersleri seçtiği için renklerden oluşan sevgilisiyle ancak kaçamak olarak bir araya gelebildi.

Resim çalışmalarında, Soyut’u sevmesine rağmen, her tür yarı-çizgisel imgelerin soyut(lama) dünyasına sızmasına karışmadı. Daha çok, ‘derinlerde saklanan’ları araştırmaya ve bulmaya çalıştı

Eserleri